Zâhir


« Back to Glossary Index

1. Meydanda olan, görünen, açık ve belli olan (şey): “Nûr-ı zâhir.” Âdemîden çok olur zâhir perî-veşler velî / Az olur vâki’ perî-veşlerde sen tek âdemî (Fuzûlî). Bu taş cebînime benzer ki ayn-ı makberdir / Dışı sükût ile zâhir derûnu mahşerdir (Abdülhak Hâmit). ♦ i.
2. Bir şeyin görünen tarafı, dış yüzü, dış görünüşü. Karşıtı: BÂTIN: Mansıbda bir olsa dahi ger âlim ü câhil / Zâhirde müsâviyse hakîkatte bir olmaz (İbn Kemal – Ö.T.S.). İlmi bir zanâat gibi para kazanmak için öğrenen bir kimse zâhirde âlimlere benzese de âlim olmaz (Kâtip Çelebi’den Seç.).
3. tasavvuf. (Âlem-i zâhir’den kısaltma yoluyle) Görünen âlem.
4. Tasavvuf ehline göre işin şeklinde kalan, mânâ ehli olmayan kimse.
5. “Varlığı kâinatta tecellîsiyle âşikâr olan, açık olarak görünen” anlamında esmâ-i hüsnâdan (Allah’ın en güzel isimlerinden)dır: Sensin bâtın sensin zâhir / Varlık senin buyruk senin (Aziz Mahmud Hüdâyî). ♦ zf.
6. Anlaşılan, görünüşe göre, gāliba: İhsan ümîdi ile cüz’î tevakkuf ederse de bir şey zuhur etmeyince zâhir dışarıda verecekler diye huzurdan çıkar (Fâik Reşat). İşte eğlence âlemi bu idi, zâhir artık böyle eğlenecektim (Refik H. Karay). Zâhir derim, yüzümde kolayca aldatılacak bir adam olmadığımı belli eden bir şey var (Refik H. Karay).
7. Elbette, şüphesiz: “Tabiî ki anladım, aptal değilim zâhir.” “Bu parayı ödemeli zâhir, başka çâremiz yok.”
ѻ Zâhir evliyâsı: Evliyâ olarak tanınan, fakat gerçekten ermemiş olan kimse. Zâhir ilimleri: Bâtın ilmi olarak kabul edilen tasavvuf dışındaki din ve dünya ilimleri: Molla Fenârî Mısır’da yüksek tahsîlini yapmış, zâhir ilimlerinden başka tasavvuf vâdîsinde çalışarak… (İsmâil H. Uzunçarşılı). Zâhir olmak: Görünür duruma gelmek, açığa çıkmak, meydana çıkmak: Zâhir oldu anda çok türlü nişan (Süleyman Çelebi). Kanda bulur Hakk’ı inkâr eyleyen bu Mısrî’yi / Zâhir olmuşken yüzünde nûr-ı zât-ı kibriyâ (Niyâzî-i Mısrî). Seninle oldu Hakk’ın sırrı zâhir / Sen oldun menba-ı hikmet Muhammed (Sezâî).
Zâhir-bin (ﻇﺎﻫﺮ ﺑﻴﻦ) birl. sıf. (Fars. bіn “gören” ile) Bir şeyin sâdece dış yüzünü gören.
Zâhir-bînâne (ﻇﺎﻫﺮ ﺑﻴﻨﺎﻧﻪ) zf. (Fars. bіn “gören” ve -āne ekiyle) Sâdece dış görünüşe bakarak, gelişi güzel.
● Zâhire (ﻇﺎﻫﺮﻩ) sıf. Zâhir kelimesinin tamlamalarda ortaya çıkan aynı mânâdaki müennes şekli: Müverrihlerimiz şuûn-ı târîhi esbâb-ı zâhireye isnat ile iktifâ ediyorlar (Cenap Şahâbeddin).
Zâhir-perest Bk. ZAHİRPEREST

Coşkun, taşkın: Büyük bir seng-zar yerinden kalkıp bir deryâ-yı zâhir gibi üzerime geldi (Abdülhak Hâmit).

Parlak: “Necm-i zâhir: Parlak yıldız.”
● Zâhire (ﺯﺍﻫﺮﻩ) sıf. Zâhir kelimesinin tamlamalarda ortaya çıkan aynı mânâdaki müennes şekli.

 

Kaynak : https://lugatim.com

« Sözlüğe geri dön.