Aşırıya kaçma, radikal olma, ifrata düşme
Çok kızma, öfkelenme, hiddetlenme, köpürme: Bunu müteâkip halkın tehevvürü sokaklarda mukāteleye sebep olarak iki muârız kavmiyetin şehir dâhilinde harbe giriştiklerini anlattı (Hâlit Z. Uşaklıgil). Belâya sabreden meydânı aldı / Tehevvür eyleyen hayrette kaldı (Yahyâ Kemal). Bîçâre adam öyle bir tehevvür içinde idi ki hâline acıdım (Yâkup K. Karaosmanoğlu).
● Tehevvürat (ﺗﻬﻮّﺭﺍﺕ) i. (Ar. çoğul eki -āt ile) Öfkelenmeler, hiddetlenmeler: Eder tehevvürât-ı arzı meleklere îsâl (Hüseyin Sîret).
Kaynak : https://lugatim.com
« Sözlüğe geri dön.