1. Terbiye etme, edeplendirme: Baba ile ananın tedip etmediğini gece ile gündüz yâni zaman tedip eder. Gece ile gündüzün tedip etmediğini de cehennem tedip eder buyurulmuştur (Ömer N. Bilmen).
2. Haddini bildirme, yola getirmek için gerekeni yapma, terbiyesini verme: Kadının biri arzuhal verip oğlunun haşarılığından şikâyet ve zapta kādir olamadığını beyan ile tedîbini istidâ eder (Fâik Reşat). Su bile tuğyan edince şâyân-ı tedip düşman olur (Cenap Şahâbeddin). Beyin kendine kaldırdığı elin tedip sillesi için değil nüvâziş-i mahabbet için olduğunu anlattı mı? (Hüseyin R. Gürpınar). O küçük yanaklarına fiske vurarak ben onu tedip edeceğim (Hüseyin R. Gürpınar).
● Te’dîbat (ﺗﺄﺩﻳﺒﺎﺕ) i. (Ar. çoğul eki -āt ile) Tedipler, terbiye etmeler, edeplendirmeler.
● Te’dîben (ﺗﺄﺩﻳﺒﺎً) zf. (te’dіb’in tenvinli şekli) Tedip etmek sûretiyle.
● Te’dîbî (ﺗﺄﺩﻳﺒﻰ) sıf. (nispet eki -і ile) Tediple ilgili.
● Te’dîbiyye (ﺗﺄﺩﻳﺒﻴّﻪ) sıf. Te’dîbî kelimesinin tamlamalarda ortaya çıkan aynı mânâdaki müennes şekli: Hâfız İsmâil merhûmun şöhret-i te’dîbiyyesi bütün İstanbul’a şâyi olmuş idi (Ahmet Râsim).
Kaynak : https://lugatim.com
« Sözlüğe geri dön.