1. Yukarıdan aşağıya inme.
2. Konaklama, inme: Ümmühânî evine kıldı nüzûl (Süleyman Çelebi).
3. din. Kur’an âyetlerinin vahiy yoluyle Hz. Peygamber’e bildirilmesi: İmtiyâzın eder elbette ıyan / O lisân üzre nüzûl-i Kur’an (Sünbülzâde Vehbî).
ѻ Nüzul etmek (eylemek):
1. İnmek: Devlet ü izzetle cenâb-ı Resûl / Hânesine Hâlid’in etti nüzûl (Nahîfî). Misâl-i berk nüzûl eyledin makām-ı dile / Şu arsa-gâhta yok hem-inânın ey bülbül (Hersekli Ârif Hikmet). Birden bire geh nüzûl edersin (Muallim Nâci). Gûyâ ki nüzûl eder melâik (Cenap Şahâbeddin).
2. (Âyetler peygamberlere) Nâzil olmak: Kādir mi ola nev’-i beşer meddâhın / Vasfında nüzûl eyledi çün kim âyât (Fıtnat Hanım). Nüzul ani’l-vezâif: Vakıflarda mütevellî, nâzır ve câbîlerin bu hizmetlerden başkalarına verilmek üzere istifâ etmeleri hakkında kullanılırdı.
İnme, felç denen hastalık: Ayın sonlarına doğru Antalya sağlık müdürü olan doktor Hasan Ferit, bir telgraf çekerek bana babamın nüzul geçirdiğini ve hemen gelmemi yazdı (Hâlide E. Adıvar).
ѻ Nüzul inmek (isâbet etmek): (Vücûdun bir kısmı veya bütünü) Felç olmak, felç gelmek: Ne ağız kaldı yiğitlerde hakîkat ne burun / Kime indiyse nüzûl inmişe benzetti onu (Mehmet Âkif’ten). Nüzhet’in babasına nüzul inmiş (Peyâmi Safâ).
Kaynak : https://lugatim.com
« Sözlüğe geri dön.