1. Sürgün etme, sürme, uzaklaştırma, sürgüne gönderme: Firâk-ı habs ü nefyi kadr ü nâmûsumla gördüm hep / Cihânın bir belâsından bana pervâ mı kalmıştır (Nâmık Kemal). Bursa’ya nefyinden sonra onu bir daha İstanbul’a uğratmadılar (Ahmet H. Tanpınar).
2. İnkâr etme, bulunduğu iddia edilen bir şeyin yokluğunu söyleme, varlığını kabul etmeyip aradan çıkarma: Hayâl-i mahz sanıp kâinâtı nergis-i mest / Kılardı cehl ile nefy-i hakāyık-ı eşyâ (Fuzûlî). Mey-i vahdetle dil kim mest olup nefy-i sıfât eyler / Eder isbât-ı feyz neş’e-i can-perver-i ihlâs (Leskofçalı Gālib).
3. din. Kelime-i tevhîdin “ilâh yoktur” anlamındaki “Lâ ilâhe” kısmı [İllallah “Ancak Allah vardır” kısmına ispat denir].
4. eski. dilb. Olumsuzluk. Karşıtı: İspat
Kaynak : https://lugatim.com
« Sözlüğe geri dön.