1. Tam olmayan, eksik, noksan: Kimi nâkıs bu halkın kimi kâmil / Kimi hayrette kalmış şöyle gāfil (Aziz Mahmud Hüdâyî). Erbâb-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar / Rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan (Ziyâ Paşa – Ö.T.S.). Arabacıdan alınan nâkıs îzâhâtı zihnen itmam ederek dinledi (Hâlit Z. Uşaklıgil).
2. Kusurlu, özürlü: Ben bir nâkısü’l-vücut isem bir kalbe de mâlik değil miyim? (Sâmipaşazâde Sezâî).
3. sıf. ve i. Arapça’da üç harfli olan kelime köklerinden son harfi harf-i illet denen elif (ﺍ), vav (ﻭ), ye (ﻯ) harflerinden biri olan (kelime).
4. i. mat. Eksi (–).
ѻ Nâkısü’l-akl: Eksik akıllı, aklı az: Devletidir fakr ehlullah olan kâmillerin / Nâkısü’l-akl olanın ammâ belâ-yı cânıdır (Rûhî-i Bağdâdî). Nâkısü’l-ayar: Ayarı tam olmayan (altın veya gümüş sikke).
● Nâkısa (ﻧﺎﻗﺼﻪ) sıf. Nâkıs kelimesinin tamlamalarda ortaya çıkan aynı mânâdaki müennes şekli: “Cümle-i nâkısa: Eksik cümle.”
● Nâkısat (ﻧﺎﻗﺼﺎﺕ) i. (Ar. çoğul eki -āt ile) Eksik olanlar: “Nâkısâtü’l-akl: Aklı eksik olanlar.” Her birisi eylediler meyl-i mâl / Nâkısâtü’l-akla ne mümkin kemâl (Nahîfî’den).
Kaynak : https://lugatim.com
« Sözlüğe geri dön.