1. Orta halde, orta kararda olan, îtidalli, orta, vasat: Mûtedil bir zarâfet (Peyâmi Safâ). İbn Haldun’un ağır vergilerin iş hayâtını körlettiği, mûtedil bir verginin ise ticârî ve iktisâdî hayâta inkişaf ve cesâret verdiği (…) yollu nazariyesi, Osmanlı idâresinin mantıklı ve âdil devletçilik anlayışında da ifâde bulmuş bir realite idi (Sâmiha Ayverdi).
2. sıf. ve i. Düşünce ve davranışlarında aşırılık bulunmayan, ölçülü, ılımlı, îtidalli (kimse): Şâir demek ehl-i dil demektir / Hoş-meşreb ü mu’tedil demektir (Şeyh Gālib’den). Müfritler bunun bizi zaafa düşüreceğini ileri sürüyorlar, mûtedillerse gönderilmesini istiyorlardı (Hâlide E. Adıvar).
3. coğ. (Hava ve iklim için) Aşırı derecede soğuk yâhut sıcak olmayan, ılık, ılıman: Âb u havâsı mu’tedil giren çıkmaz ay u yıl (Niyâzî-i Mısrî) Havası mu’tedildir, çoğu bağlar dağ tarafındadır (Kâtip Çelebi’den Seç.).
4. fizik. ve kimya. Şiddeti, etkisi, gücü orta derecede olan.
5. i. mus. Irak Türkleri arasında yaygın olan ve “koşuk” adı verilen iki beyitli şiirlerin nevâ, segâh, pençgâh makamlarında bestelenmesiyle elde edilen bir çeşit mûsikî eseri.
● Mûtedile (ﻣﻌﺘﺪﻟﻪ) sıf. Mûtedil kelimesinin tamlamalarda ortaya çıkan aynı mânâdaki müennes şekli: “Ekālîm-i mûtedile: Ilıman iklimler.”
Kaynak : https://lugatim.com
« Sözlüğe geri dön.