1. Birine benzemeye, bir şeyi aslı gibi yapmaya çalışan, taklit eden (kimse), taklitçi: İkinci, üçüncü derecedeki şahsiyetler ekseriya bu kutupların mukallitleridir (Mehmet Kaplan).
2. İnsan, hayvan, ses, âlet vb. şeylerin taklidini yapabilen, taklitle uğraşan, taklit ustası olan (kimse), taklitçi: Bir pâdişâhın gāyet maskara mukallit bir nedîmi varmış (Fâik Reşat). Osman Bey mukallit ve şakacı idi (Fahri Celâl). Gerçi Mahmûre Abla kadar mukallit insana rastlamak güçse de bugün aklını kaybetmiş ve aptal görünüyordu (Hâlide E. Adıvar). ♦ i.
3. din. Dînî meselelerde içtihat seviyesine erişemediği için bir müçtehidin görüş ve fikirlerine tâbi olan kimse.
4. tasavvuf. Hakîkate erişemediği halde erişmiş gibi davranan, hakîkat ehlini taklit eden kimse. Karşıtı: MUHAKKİK: Hep mukallid gördük erbâb-ı salâhın âlemin / Ol mukallidlerde âsâr-ı hakîkat bulmadık (Rûhî-i Bağdâdî). Himmeti olur ise yâr u refîk / Her mukallid olur ehl-i tahkîk (Sünbülzâde Vehbî’den).
● Mukallidâne (ﻣﻘﻠّﺪﺍﻧﻪ) zf. (Fars. –āne ekiyle) Mukallide yakışır tarzda.
● Mukallidin (ﻣﻘﻠّﺪﻳﻦ) i. (Ar. çoğul eki –іn ile) Taklit edenler, mukallitler.
Kaynak : https://lugatim.com
« Sözlüğe geri dön.