1. Tesir eden, tesirli, etkili, etkileyici: Ciddî, müessir, mütefekkir bir çehre ile esircinin o cesim ellerinden tutarak evden çıktılar (Sâmipaşazâde Sezâî). Müessir nasîhatlar verirdi (Reşat N. Güntekin). Cemiyet hayâtına müessir şahsî bâzı kusurlara işâret etmeyi de unutmuyor (Orhan Ş. Gökyay).
2. İçe işleyen, dokunaklı: İlâhî bir mersiye âhengi kadar müessir sesiyle haykırdı (Ömer Seyfeddin). Bir şi’r idi mübhem ü müessir (Abdülhak Hâmit). Polonya’nın inhilâli ne müessir bir destan olmuş idi (Ahmet Râsim).
3. i. Eser sâhibi kimse, fâil, âmil: İlâhî hikmet-i îcâdı kim kimden suâl etsin / Müessir perde-pûş-i kibriyâ âsâr hayrette (Muallim Nâci). Eserle müessir birbirlerine hiç benzemeyen ayrı şeylerdi (Ahmet Hâşim). Allah’ın varlığını ispat lüzûmunu duyar; bunun için de eserden müessire geçme yolunu tutar (Kaya Bilgegil).
4. kimya. Etken.
ѻ Müessir olmak: Tesir etmek, etkilemek: Celâl ile cemâl olmaz müessir kalb-i uşşâka / Cihân-ı aşkta fa’âl olan esmâ-yı dîgerdir (Leskofçalı Gālib).
● Müessirâne (ﻣﻮﺌﺛّﺮﺍﻧﻪ) zf. (Fars. -āne ekiyle) Tesirli ve dokunaklı bir şekilde: Vedâ edişi ne kadar müessirâne (Ahmed Midhat Efendi).
● Müessire (ﻣﻮﺌﺛّﺮﻩ) sıf. Müessir kelimesinin tamlamalarda ortaya çıkan aynı mânâdaki müennes şekli.
Kaynak : https://lugatim.com
« Sözlüğe geri dön.