1. İyi olan ve iyiliğe yol açan, hayır getiren, fayda sağlayan şey. Karşıtı: MEFSEDET: Teb’a üzerine tasarruf maslahata menuttur (Cevdet Paşa).
2. İş, husus, mesele: Akçesiz maslahat ise bitmez / Bitse de sâhibine hayr etmez (Nâbî’den). Olur olmaz maslahata / Çocuklar karışır oldu (Gevherî). Devlete, millete dâir bir maslahat için kendisiyle konuşacağını, yarın mutlaka tereddüt etmeyip gelmesini yazıyordu (Ömer Seyfeddin).
3. Dirlik, düzenlik: Bâzan maslahat îcâbı barış üzere olurlar (Kâtip Çelebi’den Seç.).
4. argo. Erkeklik organı.
ѻ Maslahat görmek:
1. İş yapmak, iş bitirmek, iş görmek.
2. İyi, faydalı ve münâsip olduğunu kabul etmek, uygun bulmak. Maslahat-ı âmme: Herkese fayda sağlayan, herkesin yararına olan iş.
● Maslahat-bin (-perdaz, -şinas) ( ﻣﺼﻠﺤﺖ ﺑﻴﻦ– ﻣﺼﻠﺤﺖ ﭘﺮﺩﺍﺯ– ﻣﺼﻠﺤﺖ ﺷﻨﺎﺱ) birl. sıf. (Fars. bіn “gören”, perdāz “düzenleyen”, şinās “tanıyan” ile) İş bilen, elinden iş gelen, eli işe yatkın olan.
Kaynak : https://lugatim.com
« Sözlüğe geri dön.