İsnad


« Back to Glossary Index

1. Bir düşünceyi, bir konuyu bir kimse veya sebebe yükleme, ona bağlama: Müverrihlerimiz şuûn-ı târihi esbâb-ı zâhireye isnat ile iktifâ ediyorlar (Cenap Şahâbeddin).
2. Haksız yere yakıştırma, iftirâ: O, imparatorluğun mîrâsını bölüşmek gününü bekleyenlerin alttan alta kıştırtmaları, siyâsî teşebbüsleri, iftirâ ve isnatları altında her gün biraz daha milletin gözünden düşürülüyor (Sâmiha Ayverdi).
3. Hadislerin kimin rivâyeti olduğunu sırasıyle bildirme: (…) bu yukarıdaki hadîsi isnâdıyle berâber vermiştir (Kâtip Çelebi’den Seç.). Bu gerçekten güzel bir hadistir, fakat isnâdında za’f vardır (Kâtip Çelebi’den Seç.).
ѻ İsnat etmek:
1. (Bir sözü, bir işi) Bir şeye veya bir kimseye dayandırmak, ona bağlamak, atfetmek: Askerlerimizin bu fazîletini münhasıran salâbet-i dîniyyeye isnat edenler var (Cenap Şahâbeddin). Dilden geliyor bu âh u feryâd / Bir hikmete lâzım etmek isnâd (Abdülhak Hâmit).
2. (Bir suçu, bir ayıbı) Haksız yere birine yakıştırmak, yüklemek, iftirâ etmek: Güzel sever diye isnat ederler / Benim Hak’tan özge sevdiğim mi var (Karacaoğlan). Küfür ve zındıklık isnat ettiler (Kâtip Çelebi’den Seç.). Bunlara hiç kimse hiçbir art niyet, gizli maksat isnat edemez (Burhan Felek).
● İsnâdat (ﺍﺳﻨﺎﺩﺍﺕ) i. (Ar. çoğul eki -āt ile) İsnatlar, bir kimseye yüklenen, yöneltilen şeyler: “İsnâdât-ı garazkârâne.” Bâzı müverrihîn-i Acem, Firdevsî hakkındaki bu isnâdâtın sırf garaz-ı hasûdâneden neş’et etme şeyler olduğunu… (Muallim Nâci).

 

Kaynak : https://lugatim.com

« Sözlüğe geri dön.