1. Seçme, seçilme: Bu yol, bu sîne-i vahşette gizlenen reh-i nûr / Açıldı böyle ne hoş pîş-i intihâbımıza (Tevfik Fikret). Hâkānın nasıl seçildiği, kimlerin arasından intihap edildiği, hâkānın devletin ve halkın işlerini nasıl yürüttüğü, zamânını nasıl kullandığı anlatılıyor (Orhan Ş. Gökyay).
2. Seçim: İntihap yapıldı, toplandı meclis… (Ziyâ Gökalp). İntihap sandıkları çiçekler ve bayrakla süslü, arkalarında papazlarla imamların yan yana durmuş akrabâları… (Hâlide E. Adıvar). Bütün intihap dâireleri şimdi bu işin tahkîkiyle meşguldür (Refik H. Karay).
ѻ İntihap etmek: Seçmek: Mâşallah, güzel dost intihap etmişsin! (Nâmık Kemal). Zamâne kızları varacakları erkekleri kendileri intihap ediyorlar (Hüseyin R. Gürpınar). Aşağı katı sâkin ve daha sıcak olduğu için intihap ettik (Aka Gündüz).
● İntihâbî (ﺍﻧﺘﺨﺎﺑﻰ) sıf. (nispet eki -і ile) Seçmeyle, seçimle ilgili.
● İntihâbiyye (ﺍﻧﺘﺨﺎﺑﻴّﻪ) sıf. İntihâbî kelimesinin tamlamalarda ortaya çıkan aynı mânâdaki müennes şekli: “Mıntaka-i intihâbiyye: Seçim bölgesi.”
Kaynak : https://lugatim.com
« Sözlüğe geri dön.