1. Seçme, intihap etme, tercih etme: “İhtiyâr-ı sükût: Susmayı tercih etme.” Ben bugün bunlar tarafından iki ihtimâlin birini ihtiyar mecbûriyetinde konulacağımdan emin idim (Hâlit Z. Uşaklıgil).
2. Katlanma, kabul etme, râzı olma: “İhtiyâr-ı külfet.” “İhtiyâr-ı zahmet.” Sana karşı her bir tezellülü ihtiyâra hazırım, tecrübe edebilirsin (Hüseyin R. Gürpınar).
3. Kendi isteğiyle hareket etme, irâdesini kullanma: Cihâna gelmekte gitmekte ihtiyârım yok / Benim benim diyecek elde bir medârım yok (Nâbî). İhtiyârım hâricinde vâki olan bu hareket… (Hüseyin R. Gürpınar). İstanbul’daki refah ve saâdetlerini bırakarak kendi ihtiyarlarıyle Anadolu’yu uyandırmaya geliyorlar (Reşat N. Güntekin).
ѻ İhtiyar (İhtiyârı) elden gitmek: İrâdesi üzerindeki kontrolünü kaybetmek, kendine hâkim olamayacak duruma gelmek: Bir gün gāyet kıymettar bir kumaş keserken ihtiyârı elden gidip bir parçasını çalmaya kalkışır (Fâik Reşat). İhtiyar etmek (eylemek):
1. Seçmek, tercih etmek: Gam-ı dünyâyı gönülden çıkarıp âzâd ol / İhtiyâr eyle gönül fakr u fenâyı şâd ol (Rûhî-i Bağdâdî). İhtiyâr eyle yerin gāyet ile olsun güzel / Her melek-manzar ile kılma Nedîmâ ihtilât (Nedim). Bursa’da inzivâyı ihtiyar etmiş garip bir sanat mecnûnu… (Ahmet Hâşim).
2. Katlanmak, râzı olmak: “Bu kadar zahmeti neden ihtiyar eylediniz?”
Kaynak : https://lugatim.com
« Sözlüğe geri dön.