Cihet


« Back to Glossary Index

1. Yön, taraf, istikāmet, cânip: Sonra tekrar binâlar cihetine saptı (Ömer Seyfeddin). Hesnâ Hanım o cihete doğrulur (Hüseyin R. Gürpınar).
2. Semt, yer, mahal: Kızcağızın ikinci kapısından ne sûretle çıktığı o cihette biraz şâyi olmuştu (Hüseyin R. Gürpınar).
3. Taraf, husus: Bu muhârebede bana pek celî görünmeyen bir cihet var (Cenap Şahâbeddin). Bu darbenin Bizans’a bir cihetten korkunç, bir cihetten hayırlı olduğunu iddia eden Bizans târihi mütehassısları… (Yahyâ Kemal). Rus teşkîlâtını merâka salan cihet budur (Refik H. Karay).
4. Sebep, vesîle: “Cihet-i rüchan: Üstünlük sebebi.” “Böyle olduğu cihetle.” Bu cihetle bir aşîretin efrâdı ile diğerinin âzâsı arasında muârefe yok gibidir (Cenap Şahâbeddin).
5. târih. Bir vakfın, bir kuruluşun amacını gerçekleştirmek için yapılan hizmet ve görev: Vakıf olan bir câmide imamlık, hatiplik, hastahânede hekimlik, medresede müderrislik vb. hizmetlere cihet denir (Ekrem H. Ayverdi).
6. Böyle bir görev almış olanlara ödenen maaş: … Evkaftaki vazîfe sâhiplerinin ve sâir Anadolu’daki bâzı vakıfların cihetleri ve bâzı kale neferlerinin rüusları buradan tertip olunurdu (İsmâil H. Uzunçarşılı).

ѻ Cihetiyle: edat. Dolayısıyla, sebebiyle, -den dolayı: Çağımızda bulunduğumuz noktanın insan unsurunu paranteze alması cihetiyle bir tıkanmışlık hâli olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz (Belkıs A. Gürsoy).

 

Kaynak: https://lugatim.com

« Sözlüğe geri dön.