Kavaid_ul Akaid Kitabında İmam Gazali Kelam ilmiyle alakalı konuyu derinlemesine incelemiş, Kelam ilmiyle taraf olan ve karşı olanların görüşlerine de burada yer vermiştir.
İmam Gazali bu görüşlerden yola çıkarak “Cedel’e dair hüküm” bölümünde ;
“Deriz ki Kelam ilminin kârı da var zararı da var. Kârı bakımından vaziyetin icabına göre helal Mendup ve hatta vacip olabilir. Mazarrat’ı bakımından zarar vereceği zaman ve mekanda haramdır. Zararı şüphe uyandırması Akideyi sarsması yakini kaldırması bakımındandır. Bu hal çok kere Mübtedilerde görülür. Delil ile düzenlenmesi de şüpheli olur. Bu da şahsiyet itibariyle değişir. Bunun zararı gerçek itikattadır. başka bir zarar da bidat sahiplerinin inançlarını kuvvetlendirmek ve onu göğsüne yerleştirmektedir. Öyle ki hevesleri artar ve bidatlerinde ısrar ederler. İşte bu zarar mücadelerdeki taassubdan gelir. Bunun için bidat sahibini tatlılık diye tez elden yola getirmek mümkündür”
Kelam İlmi Gerçekleri açığa çıkarmak ve hakikati olduğu gibi bilmektir diye zannedilirse de kelam aranılan bu iyi neticeyi vermekten çok uzaktır. Bundaki sürçmeler ve sapmalar aydınlatma ve belirtmelerden fazladır.
Zira avâm zayıftır, bid’atçiler onu sarsabilir. Esasında kelâmcıların bu kabîl mücadelesi fâsidin fâsid ile muârazası kabîlindendir ki, dava bid’atçilerin fesâdını defetmektir. Binâenaleyh fâside fâsidle muâraza câizdir. İnsanlar, yukarıda anlattığımız inançla kulluk ederler. Zira din ve dünya iyi- liklerinin orada olduğunu şeriat bildirdi ve geçmişte gelenler bu hususta ittifak ettiler. Sultanlar, milletin malını zâlimler ve haydutlardan korudukları gibi, alimler de avâmın itikadını bid’atçilerin şerrinden korurlar. İşte kelâm ilminin kârı budur.
Kelam ilmi ilaç gibidir. İlacın faydası olduğu gibi zararıda vardır. Ona herkesin ihtiyacı yoktur, muayyen zaman ve miktarda muayyen hastalıklar için kullanılır.
Kelam ilmini olumsuz yönde eleştiren imamların ve alimlerin görüşleri
İmam Şafii (r.a);
“İnsanın şirkten başka her günah ile Allah huzuruna çıkması kelamcı olarak çıkmasından daha iyi olduğunu”,
“İnsanın vücuttan başka Allah Teala’nın yasak ettiği her fenalığa düşmesi, kelama bakmasından daha iyidir”,
“insanlar kelamdaki fenalığı bilseydi aslandan kaçar gibi kelamdan da kaçarlardı” demiştir.
Ahmet Bin hanbel;
“Kelam sahibi asla iflah olmaz kelam ile uğraşanın kalbi daima şüphededir” buyurmuşlardır.
İmam Malik (r.a.);
“Bid’atler ve ehl-i ehvanın (nefsin arzuları) şehadeti caiz değildir.” Ehl-i ehva nın kelamcılar olduğunu söylemiştir bazı arkadaşları.
İmam Ebu Yusuf;
“İlmi, Kelamda arayanlar zındık olur, dinden çıkar.” Buyurmuştur.
Hadis Alimleri ;
Kelam mücadelesinin dindenolmadığına delil getirerek: “Eğer kelam mücadelesi dinden olsaydı, Resulullah’ın en çok ehemmiyet verdiği yollarını öğretip erbabını övdüğünün, kelam olması icap ederdi.” Halbuki Peygamber Efendimiz (sav): “Onlara tahareti öğretti, feraiz ilmine teşvik etti ve bunları övdü. Buna karşılık Kader hakkında kelamdan onları men etti ve kaderden sükut edin buyurdu.”