“Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim ki” diyen komutan Selahaddin Eyyübi‘nin torunları nerede?
Mescid-i Aksa ağlıyor bizler nasıl gülebiliyoruz? Dava öksüz mü, yetim mi kaldı? Yine uyanıyoruz bi haber her şeyden. Yine müslümanların en mutlu ayında hüzünlü bir sabaha açıyoruz gözlerimizi. Açılan tek gözlerimiz olmasaydı. Gafletten de uyanabilseydik keşke. Hatırlamaz olduk Sultan Muradın sözlerini:
Uyan ey gözlerim gafletten uyan !
Uyan uykusu çok gözlerim uyan !
Ne zaman uyanacağız, ne zaman hatırlayacağız önemini kutsal topraklarımızın? Elden bir şey gelmiyor da dilimizi de mi söküp aldılar yerinden. Göz pınarlarımız mı kurudu akmıyor gözden yaşlar. Elimizi mi kopardılar kaldıramıyoruz semaya?
Kalabalığız ama Mescid-i Aksa yalnız. Huzurluyuz ama Mescid-i Aksa huzursuz. Dile gelse ne söylerdi El Aksa. Ne güzel anlatmış bu şuuru en içten yaşayan Mehmet Akif İnan:
Şimdi kimsecikler varmaz yanıma,
Mü’minde yoksunum tek ve tenhayım.
Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı,
Çöllerde kayıp bir yetim vâhayım.
İlk kıblemiz, Peygamberimiz (s.a.v)’in miraca yükseldiği o kutsal yer. Yolumuzun düşeceği üç kutsal mekandan biri. Selahaddin Eyyübi‘nin feth edene kadar gülmediği beytülmaktis. Acaba aksa denmesinden midir uzaklığımız. Bilseydi bu denli uzak olacağımızı inşa edermiydi burayı Hz. Süleyman.
Bu mübarek ayda zulüm var, işkence var, ölüm var. Kardeşlerimiz yalnız, mahzun ve hüzünlü. Silaha karşı odun, bombaya karşı taş, tanka karşı beden. Adil olmayan bir savaşın mücadelesi bu. İnanç savaşının inanları nerede? Apaçık dinimize saldırılıyor. Hepimizin olan bu davada hiçbirimizin olmayışı ne acıdır.
Rabbim nasıl ki Abdul Muttalip senin evini yıkmaya gelen Ebrehe’ye “Ben ona karışmam, işte sen! işte o!” diyerek. “Dokunulmazlığı tehlikeye düşenleri koru, Kabeyi ve kabe halkını koru…” duasıyla evinin akıbetini sana bıraktı. Bizde Abdul Muttalip şuuru yok fakat sen çocukların ve mazlum müslamanların hakkı uğruna senin olanı koru. Mescid-i Aksa Ebabillerini çağırıyor.